atlatmak — i 1) Atlama işini yaptırmak 2) Basında başka ilgililerden önce bir haberin yayımlanmasını sağlamak 3) mec. Kötü bir durumu geçiştirmek, savmak Bana sorarsanız işin en güç tarafını atlattık. T. Buğra 4) mec. Başından savmak Bu Kurul u atlatıncaya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif atlatmak — kötü bir durumdan çok az bir zararla kurtulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaza atlatmak — kaza tehlikesi geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tehlike atlatmak — büyük zarar ve sıkıntılara yol açacak bir olayı savuşturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ucuz atlatmak (veya kurtulmak) — zor veya tehlikeli durumdan az zararla sıyrılmak Bizim tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimiz bu fıkrayı anlatırken o hâlâ bu işten ucuz kurtulmuş olmasının heyecanını duyardı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
vartayı atlatmak — tehlikeli bir durumdan kurtulmak Her türlü vartayı kazasız belasız atlatıp... A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
deveye hendek atlatmak — birine yapılması çok zor, hemen hemen imkânsız olan işleri yaptırabilmek Görülüyor ki insanlara bir şeyi anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
atlatma — is. Atlatmak işi Birleşik Sözler atlatma haber … Çağatay Osmanlı Sözlük
danışıklı dövüş — is. Başkalarını aldatmak veya atlatmak için önceden yapılmış gizli anlaşmaya dayanan davranış, şike … Çağatay Osmanlı Sözlük
deve — is., hay. b. Geviş getiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir veya iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (Camelus) Birleşik Sözler deveboynu deve dikeni deve dişi deve döşlü deveelması devegözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük